Bir İngiliz filmi seyretmiştim: Filmde iki erkek - BBC'de yapımcı/yönetmen filan bunlar - konuşuyorlar. Biri diğerine karısıyla olan sorunlarını, çocuk yapmak istediklerini, başvurdukları yolları, yaşadıkları çatışmaları ayrıntılarıyla anlatıp duruyor. Öteki, bir süre sonra, "Bütün bunları bilmek istediğimi nereden çıkartıyorsun?" diye soruyor. Arkadaşı şaşırıyor "Bilmem, ne var ki, anlatıyorum işte"diyor. "Ama" diyor öteki, "ben bilmek istemiyorum!"
Geçenlerde uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşıma gittim. Daha da uzun zamandır görüşmediğim üç başka arkadaşımız da oradaydılar. Biz laflarken, aldı sazı arkadaşın ablası, o gün ziyaretlerine gelen bir kadının yaşadığı trajedileri anlattı uzun uzun. Çok üzücüydü, ruh büzüştürücüydü anlatılanlar. Bilmemizin ne bize, ne o kadına, ne anlatana bir faydası yoktu ama bize zararı vardı. Kararıp kalmıştık bir anda. Sonra kızkardeşi başladı; hiç tanımadığımız bir arkadaşının evliliğini, eşiyle olan sorunlarını, görümcesini (valla şaka etmiyorum), görümcesinin hastalığını ve daha bir sürü şeyi anlatmaya başladı. Biz birbirimizi gördük diye sevinmişken, herkese bir karamsarlıktır çöktü. Şöyle bir silkindim, sahi "bütün bunları bilmek istediğimizi" nereden çıkarıyorlardı? Bu kadar açıklıkla değilse de, söyledim. "Aman boşverin, kırk yılın başı bir araya gelmişiz, şimdi bunları konuşup içimiz karartmayalım; yok mu neşeli şeyler anlatacak biri" diyerek, toparladım durumu.
Facebook'ta bir kadın arkadaş ekledi beni. Kabul ettim. Makul biri gibi görünüyordu. Arada birbirimizin yazdıklarına yorum yazıyor, arada hatır soruyorduk. Başka da bir şey de bilmiyordum hakkında. Gerek de yoktu. Günün birinde mesajlar almaya başladım bu arkadaştan. Başka birileriyle facebook'ta yaşadığı anlaşmazlığı, arkadaşlıklarının tarihini, bilmem neyin bilmem neyini anlatıyordu. Nazikçe ilgisiz davranmamın hiç bir faydası olmadı. Sonunda daha az nazik bir üslupla, sorunlarını çözmesini umduğumu, bu gibi şeylere kafayı takmamak gerektiğini, meselenin beni ilgilendirmediğini söyledim ama şunu söyleyemedim: "Bütün bunları bilmek istediğimi nereden çıkartıyorsunuz?"
Şimdi bu söylediklerimden benim bencil, taş kalpli, kimsenin derdiyle ilgilenmek istemeyen biri olduğum sonucu çıkaracaksınız. Yapmayın. Hakikaten değilim. Tamam, biliyorum "dertler paylaşıldıkça azalır, sevinçler paylaşıldıkça çoğalır." Âmenna! Arkadaşlarımın, dostlarımın, yakınlarımın dertlerini dinlemeye de itirazım olmamıştır asla, sevinçlerini paylaşmaya da. Ben de dert yanarım onlara. Bunu yük gibi görmem, onların da görmediklerini umarım. Lâzımdır. Ama bazı insanlar karşılaştığınız andan itibaren, bildikleri, sizi hiç mi hiç ilgilendirmeyen; üstelik hiç bir şekilde etki edemeyeceğiniz ama canınızı sıkacak, moralinizi bozacak ne kadar hikâye varsa, anlatmaya başlıyorlar. Anlattıkça hem kendileri kararıyor hem de sizi de karartıyorlar. Zamanımız lüzumsuz hikâyeleri tekrarlayarak harcanacak kadar çok mu sahi? Ne diyor şair:
Ama dışarda geçilecek
Bir köprü elinden tutulacak
Bir çocuk tutup sallanacak
Bir erik dalı - Bir erik dalı
Ama dışarda- Ben anlatamam
....
Ama dışarda yağmur var
Bir yaz sonu sıcağına karşı
Ama dışarda toprak serin
-Taze bulgur pilavı kokulu-
Ama dışarda - Ben anlatamam -
Tutabilseniz bir dönemezsiniz
Dışarda bütün bunlar varken, niye aynı üzücü, iç karartıcı, kimseye bir yararı olmayan hikâyeleri tekrarlamalı? Güzel bir film görmek; iyi bir kitap okumak; yakışıklı bir adama/güzel bir kadına, hatta sadece bir adama/kadına bakmak; gündoğumunu, günbatımını, bulutları, kuşları, börtü ve böcekleri seyretmek... varken, niye? Galiba biraz da alışkanlıktan. Başka türlüsünü denemiyoruz çünkü; yakınmayı, üzünçlü şeylerden söz etmeyi bir huy gibi sürdürüyoruz.
Halbuki, bunu çok yineliyorum, bu gezegende yaşayan çok şanslı bir azınlığın arasında yer alıyoruz bizler: Çoğumuzun birer işi, az-çok düzenli bir geliri var. Başımızı sokacak bir yerimiz var. Yarın ne yiyeceğimizi biliyoruz. İçecek temiz suyumuz, banyo yapma imkânımız var. Ne o? Şaşırdınız mı? Dünyada yaşayan nüfusun egemen çoğunluğu bunlardan yoksun yaşıyor. Neresinden baksak, en az yakınması gerekenler arasındayız.
Yani durumumuz/durumunuz hiç kötü değil. Üstelik, hakikaten, "Bütün bunları bilmek istediğimi de nereden çıkarıyorsunuz?"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder